Murat Çalık İzmir'de, Selahattin Demirtaş Edirne'de: Tutukluların cezaevleri nasıl belirleniyor?

Silivri'deki Marmara Cezaevi

Kaynak, Getty Images

Fotoğraf altı yazısı, Silivri'deki Marmara Cezaevi
    • Yazan, Berza Şimşek
  • Okuma süresi: 5 dk

Türkiye'de tutuklu ve hükümlülerin ailelerinden ya da yargılandıkları bölgeden uzaktaki cezaevlerinde tutulmaları uzun zamandır eleştiriliyor.

Son olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik operasyonlarda tutuklanan 14 kişinin İstanbul'dan farklı illere sevkleriyle konu tekrar gündeme geldi.

Silivri'deki Marmara Cezaevi'nde tutuklu olan eski İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, büyükşehir belediyesi çalışanlarının ailelerinden uzak cezaevlerine yollandığını; yedi-sekiz saatlik yollarda kelepçeli, aç ve susuz tutulduklarını söyleyerek bunu "işkence" olarak tanımladı.

Özellikle Beylikdüzü Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Mehmet Murat Çalık'ın bu süreçte daha önce geçirdiği kanser tedavisine rağmen İzmir'e gönderilmesi tepki çekti.

Tutuklanmadan önce iki kez kanser tedavisi gören Çalık, o dönemde "Silivri'de sağlık kontrollerim düzenli olarak sürerken, hiçbir gerekçe gösterilmeden alınan bu karar vicdani değildir" dedi.

Çalık, 4 Temmuz'da ameliyat olduktan sonra 8 Temmuz'da İzmir'deki Buca Cezaevi'ne geri gönderildi.

Eşi Zehra Çalık, BBC Türkçe'ye daha öne yaptığı açıklamada "İnsanları ailesinden uzakta bir şehre sevk ediyorsunuz. Avukatlarıyla irtibatı kesiliyor, sağlık sorunları varsa [tedaviden] uzaklaşıyor. Bu ne adalete sığıyor, ne de vicdana sığıyor" demişti.

Çalık "Ben şartlar ne olursa olsun, maddi manevi elimdeki şartlarla eşimi yalnız bırakmayacağım. Çocuklarımla beraber her zaman gidip göreceğim" demişti.

Ekrem İmamoğlu ve Murat Çalık

Kaynak, X / Ekrem İmamoğlu

Fotoğraf altı yazısı, Ekrem İmamoğlu, Murat Çalık'ın ameliyata alındığı gün "Serbest bırakmak için daha neyi bekliyorsunuz?" paylaşımı yapmıştı. Çalık, 1999'da lösemi ve 2006'da lenfoma tedavileri görmüştü.

Tutukluların uzak cezaevilerine sevki yeni bir uygulama değil.

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ailesinden 1700 kilometre uzaktaki Edirne F Tipi Cezaevi'nde kalıyor.

Eşi Başak Demirtaş her hafta görüş günü için Diyarbakır'dan Edirne'ye gidiyor.

Başak Demirtaş daha önce bu nedenle öğretmenlik mesleğini bırakmak zorunda kaldığını söylemişti.

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği'nin (CİSST) Savunuculuk Koordinatörü Berivan Korkut da tutuklu ve hükümlülerden en çok şikayet aldıkları konulardan birinin ailelerinden uzaktaki cezaevlerinde tutulmaları olduğunu söylüyor.

Kanunlar ne diyor?

Tutuklu ya da hükümlülerin kalacakları cezaevine, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevfikevleri Genel Müdürlüğü karar veriyor.

Bir kişi tutuklandığında, gönderileceği cezaevinin nasıl belirleneceğine dair net bir mevzuat yok.

Ancak teamüllere göre, tutuklu ve hükümlüler, tutuklandıkları bölgede yer alan ve haklarındaki suçlamanın gerektirdiği cezanın ağırlığına uygun bir cezaevinde kalıyor.

BBC Türkçe'ye konuşan Berivan Korkut, "Örneğin yüksek güvenlikli bir hapishaneye gitmesi gereken bir mahpussa ve yargı çevresinin içerisinde yüksek güvenlikli bir hapishane varsa, buraya gönderilmesi, sürecin sağlıklı işleyebilmesi için temel teşkil ediyor" diyor.

Uzmanlar, tutuklunun savunmasını sağlıklı koşullarda yapmasında ve delil toplamasında mesafenin önemli olduğunu söylüyor. Bu nedenle uzak cezaevlerinde tutulmanın savunma hakkının ihlâli anlamına gelebileceğini belirtiyorlar.

Çağlayan'daki İstanbul Adliye Sarayı

Kaynak, Getty Images

Fotoğraf altı yazısı, Çağlayan'daki İstanbul Adliye Sarayı

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Ankara Barosu Başkan Yardımcısı Avukat Kemal Binici, "Yargıtay'ın, Anayasa Mahkemesi'nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin [AİHM] kararları 'Tutukluyu yüz yüzelik ilkesi gereği duruşmaya getirmen lazım' diyor ve ekliyor:

"[Uzak cezaevindekiler] sabah erken duruşması varsa, gece geç saatlerde yola çıkıyor. O havasız ring araçlarında sabaha kadar, elleri kelepçeli bir şekilde duruşmaya getiriliyor. Hem fizyolojik, hem psikolojik, hem zihinsel yorgunluk. Kişinin savunma yapması açısından bir engel.

"Duruşması bittikten sonra yine aynı koşullarda kaldığı cezaevine götürülüyor. Bu bize göre bu bir kötü muamele."

Korkut da "Kişi eğer bulunduğu yargı çerçevesinden çok uzak bir hapishanede ise [duruşmaya] SEGBİS ile bağlanması gerekecektir. SEGBİS'le katılıp kendini yeterince ifade edemeyeceğini düşündüğü için mahpusların mahkemelere çıkmadığı birçok vaka var" diyor.

BBC Türkçe bu haberle ilgili olarak Adalet Bakanlığı'na ulaştı ancak haber yayınlanana kadar yanıt alamadı.

'Aile birliğine karşı'

Bazı uzmanlara göre, tutuklu ve hükümlülerin ailelerinden uzaktaki cezaevlerinde tutulmaları da hak ihlâli ve kötü muamele.

Avukat Kemal Binici, "AİHM'in bu konuda Türkiye'yi mahkum ettiği kararlar var. Aile birliğine karşı bir davranış olarak görülüyor" diyor.

Berivan Korkut da uluslararası hukuki dokümanlarda, bir kişi hapsedilirken ailenin sağlık ve gelir durumu ile yakınlığının gözetilmesi gerektiğine, bu gözetilemiyorsa farklı yöntemlerle kişinin özel ya da aile hayatını sürdürmesine olanak sağlanmasına ilişkin maddelerin olduğunu söylüyor.

Ancak Türkiye'deki mevzuatta cezaevi belirlenirken aileye yakın olmanın bir kriter sayılmadığı belirtiliyor.

Tutuklu ve hükümlüler bir dilekçeyle nakil talebinde bulunabiliyor. Gerekçe olarak ailelerine yakın olmayı da sunabiliyor.

Buna ilişkin bir kanun maddesi olmadığı için karar yetkili makamın takdirine kalıyor.

Bunun tersi de olabiliyor. Ailesine yakın cezaevinde kalan tutuklu ve mahkumlar çeşitli gerekçelerle daha uzağa nakledilebiliyor.

Başak ve Selahattin Demirtaş

Kaynak, Getty Images

Fotoğraf altı yazısı, Başak ve Selahattin Demirtaş

Sevk koşulları, "Ceza İnfaz Kurumlarının Tahsisi, Nakil İşlemleri ve Diğer Hükümler" başlıklı yönetmenlikte belirlenmiş durumda.

Yönetmelikte nakil gerekçeleri arasında toplu sevk, asayiş ve güvenlik, sağlık, eğitim sayılıyor.

Berivan Korkut, "Asayiş, disiplin cezası, kurum güvenliğini tehlikeye düşürmek gibi yoruma çok açık maddelerle insanlar ailelerinden uzağa sevk edildikleri gibi, aileye yakın yere sevk edilmek isteyen mahpuslar da reddedilebiliyor" diyor.

Korkut, bunun kimi cezaevlerinde bir "cezalandırma yöntemi" olarak kullanıldığını iddia ediyor.

Tutuklu ve hükümlüler maddi ve manevi nasıl etkileniyor?

Berivan Korkut, uzaklık ekonomik krizle birleştiğinde tutuklu ve hükümlülerin ailelerini görmekte zorlandıklarını, bunun da onların ruhsal sağlıklarını olumsuz etkilediğini söylüyor:

"Cenazeye katılma ya da ağır hasta aile yakınıyla vedalaşma gibi haklarından mahpuslar pratikte feragat etmek zorunda kalıyor. Çünkü uzak bir hapishaneden gitmek için izin bile çıksa, yol ve personel masraflarını karşılamaları mümkün olamayacağı için bir sürü mahpus başvurmuyor."

Korkut, anne-babası cezaevinde olan ve devlet koruması altında yaşayan çocukların uzaklık nedeniyle ebeveynlerini aylarca göremeyebildiklerine de dikkat çekiyor:

"Bu, rehabilitasyon kavramının dış dünyayla sağlıklı iletişim, aile ilişkilerini güçlü tutma, yeniden topluma dönme gibi temel ilkelerinin ihlâl edilmesine yol açabilen bir sürece dönüşüyor."

Aynı zamanda sosyolog olan Korkut, aileleri de düşünüldüğünde milyonlarca kişinin sorun yaşadığını söylüyor.

Türkiye'deki cezaevlerinde resmi rakamlara göre şu an 410 bin tutuklu ve hükümlü bulunuyor.

Mehmet Murat Çalık'ın eşi Zehra Çalık kameraya gülümsüyor

Kaynak, Çalık ailesi

Fotoğraf altı yazısı, Mehmet Murat Çalık ve eşi Zehra Çalık

Sorunun çözümü ne?

BBC Türkçe'ye konuşan uzmanlar, yetkililerin, uzaktaki hapishanelerde tutulmaya ya da nakil taleplerinin reddine gerekçe olarak çoğunlukla "kapasite" sorununu gösterdiğini söylüyor.

Binici, "Kapasite sorunu bütün Türkiye'deki cezaevlerinde geçerli bir sorun. Bunu bir baskı aracı olarak kullandıkları kanaatindeyim" diyor.

Korkut da Türkiye'de her ilde hapishane olduğunu hatırlatıyor.

O ilde uygun tipte yoksa aynı bölgedeki bir hapishaneye gönderilmelerini öneriyor:

"Marmara Bölgesi'nde yargılanan birinin Ege'de olması ya da Ege'de yargılanan birinin Akdeniz'de ya da Karadeniz'de olmasının hayatın olağan akışında bir karşılığı yok."

Uzmanlara göre sorunun çözümü, aileye ve yargı bölgesine yakınlığın bir mevzuat hükmüyle, yasal güvence altına alınması.

Korkut, "Mesela bir kilometre sınırı konulabilir. Evet, Türkiye'de kapasitenin üstünde mahpus bulunduruluyor ama bu mahpusun haklarını ihlâl etmek için ya da görmezden gelmek için yeterli bir açıklama değil" diyor.

Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevfikevleri Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, 1 Temmuz itibarıyla Türkiye'de 304 bin 848 kapasiteli 402 ceza infaz kurumu bulunuyor.