Adli kontrol tedbirleri nedir, Türkiye'de nasıl uygulanıyor?

Elektronik kelepçe fotoğrafı.

Kaynak, SeventyFour/Getty Images

Fotoğraf altı yazısı, En ağır adli kontrol tedbirlerinden biri ev hapsi. Bu durumda şüphelilere elektronik kelepçe takılarak konutlarından dışarı çıkmaları engelleniyor.
    • Yazan, Hilken Doğaç Boran
    • Unvan, BBC Türkçe
    • Bildirdiği yer, İstanbul

Özellikle haberlerde ve davalarda sıkça duyduğumuz kelimelerin arasında "adli kontrol" geliyor.

Son olarak 21 Ocak'ta Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'nde 78 kişinin hayatını kaybettiği, 137 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin olarak 32 sanığın yargılandığı davada, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın dokuz personeli ifade verdi.

Personele adli kontrol tedbirlerinin başında gelen yurt dışına çıkma yasağı getirildi.

Aralarında gazetecilerin, akademisyenlerin, siyasetçilerin ve eylemcilerin de olduğu on binlerce kişi, adli kontrol tedbirleri ile günlük hayatlarını sürdürüyor.

Kimi düzenli olarak karakola giderek imza veriyor, kimi elektronik kelepçe ile ev hapsinde tutuluyor.

Adalet Bakanlığı'na bağlı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün 30 Kasım tarihli denetimli serbestlik istatistiklerine göre Türkiye'de Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 109. maddesi kapsamında hakkında adli kontrol tedbiri uygulanan 130 bin 494 kişi bulunuyor.

'Peşinen cezalandırma' eleştirisi

Adli kontrol tedbirlerinin kime ve nasıl uygulandığı tartışma konusu.

Hak savunucuları bu tedbirlerin temel hak ve özgürlüklerini kullanan ve kaçma şüphesi bulunmayan kişilere karşı adeta "peşinen cezalandırma" şeklinde uygulandığını söylüyor.

Avukat Ülkü Şahin, "kuvvetli suç şüphesi, somut delil, kişinin kaçma şüphesi, delillerin karartılma ihtimali" gibi adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek şartların olmamasına rağmen birçok kişi hakkında adli kontrol tedbirleri uygulandığını söylüyor.

Şahin, "Toplantı ve gösteri yürüyüşüne katıldığı gerekçesiyle açılan soruşturmada karartılacak delil yokken, ölçüsüz şekilde konutu terk etmeme adli kontrol tedbirine hükmediliyor" diyor.

'Adli kontrol tedbirleri Türkiye'de keyfi biçimde uygulanıyor'

Öte yandan bu tedbirlerin bazı sanık ve şüphelilere yeterince sıkı uygulanmadığını söyleyenler de var.

20 Ocak 2023'te Nermin Tirit'i Kasten öldürmeye teşebbüs suçundan tutuklanan salih Aybars, Kasım başında yasal izin alarak hapishaneden çıktı.

Aybars, serbest kaldıktan kısa süre sonra Erzurum Teknik Üniversitesi'nde temizlik işçisi olarak çalışan Tirit'i öldürdü. Cinayetin ardından intihar etti.

Kadın hakları savunucusu avukat Ceren Kalay Eken, adli kontrol tedbirlerinin Türkiye'de "keyfi biçimde uygulandığını" savunuyor:

"Mağdurun can güvenliğinin tehlikede olduğu hallerde onu yaralayan, öldürmeye teşebbüs eden erkeklere bu kadar kolaylıkla bu tedbirlerin uygulanmadığını görüyoruz. Yani siyasi davalar ve adi suçlar arasında belirgin bir uygulama farkı var."

'Adli kontrol' ne demek?

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Hukuk Birimi'nden Avukat Elif Ergin, "adli kontrol" kavramını şöyle tanımlıyor:

"Adli kontrol, bir suç şüphesiyle sürdürülen soruşturmada tutuklama nedenlerinin varlığı halinde şüpheli hakkında verilebilecek birtakım tedbirler demektir.

"Tutuklama gibi temel kişilik haklarına çok ağır bir müdahale yerine, tutuklama ile ulaşılmak istenen sonuca kişiler üzerinde gözleme ve denetleme kurarak ulaşmayı hedefleyen bir düzenlemedir."

Adli kontrol tedbirlerinin kime nasıl uygulanabileceği CMK hükümlerince belirleniyor.

Kanuna göre bir kişinin kaçma şüphesi veya delilleri karartma tehlikesi varsa ya da "katalog suç" denilen ağır suçlardan birini işlediyse, hakkında adli kontrol tedbiri verilebiliyor.

"Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremediği" tespit edilen şüpheliler ile hamileler ve doğurduğu tarihten itibaren altı ayı geçmemiş kadınlar için de tutuklanma yerine adli kontrol kararı verilebiliyor.

Adalet Bakanlığı logosu

Kaynak, ADALET BAKANLIĞI

Fotoğraf altı yazısı, Adalet Bakanlığı, BBC Türkçe'nin konuyla ilgili sorularını yanıtlamadı

CMK'daki adli kontrol tedbirleri

CMK'nın 109'uncu maddesine göre uygulanabilecek adli kontrol tedbirleri şunlar:

a) Yurt dışına çıkmamak.

b) Hakim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.

c) Hakimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.

d) Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.

e) Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.

f) Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.

g) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adli emanete teslim etmek.

h) Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.

i) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adli kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.

j) Konutunu terk etmemek.

k) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.

l) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.

Kim tarafından, ne kadar süreyle uygulanabiliyor?

Adli kontrol tedbirleri soruşturma aşamasında ya da dava açıldıktan sonra uygulanabiliyor.

Soruşturma aşamasında şüpheli, Cumhuriyet savcısının talebi ya da sulh ceza hâkiminin kararıyla adli kontrole tâbi tutulabiliyor.

Aynı şekilde "görevli ve yetkili diğer yargı mercileri" gerekli gördükleri takdirde, kovuşturma aşamasında yani iddianame mahkeme tarafından kabul edildikten sonra da bu tedbirleri uygulayabiliyor ya da kaldırabiliyor.

Şüpheli veya sanıkların haklarında uygulanan adli kontrol taleplerine itiraz hakkı bulunuyor.

Kanuna göre adli kontrol tedbirleri ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen durumlarda en fazla iki yıl uygulanabiliyor. Bu süre zorunlu durumlarda bir yıl uzatılabiliyor.

Ağır ceza mahkemesinde görülen davalarda ise tedbirlerin uygulanma süresi en çok üç yıl olarak düzenlenmiş.

Burada da gerekçe gösterilerek uzatılabileceği ancak uzatma süresinin üç yılı geçemeyeceği vurgulanıyor.

Yani ağır suçlardan yargılanan bir şüpheli hakkında altı yıla kadar adli kontrol tedbiri uygulanabiliyor. Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yargılanan şüphelilerdeyse bu süre yedi yıla çıkabiliyor.

Şüpheli veya sanığın reşit olmaması durumunda süre yarıya iniyor. Bunun bir örneğini yazın Mattia Ahmet Minguzzi cinayetinin ardından Minguzzi'nin ailesine yönelik tehditlere dair açılan davada varılan hükümde görüldü.

Mahkeme, aileyi tehdit etmekle suçlanan ve tutuklu yargılanan beş çocuktan dördünü adli kontrol şartıyla tahliye etti, biri hakkındaysa mahkumiyet kararı verdi.

'Yolu savcılıktan geçen gazetecilerin çoğuna adli kontrol uygulanıyor'

Avukat Ülkü Şahin, Türkiye'de adli kontrol tedbirlerinin uygulanma biçimini şöyle değerlendiriyor:

"Bir yandan devlet açısından tutuklamaya göre daha ekonomik bir tedbir olduğu için de tercih ediliyor.

"Aynı zamanda kamuoyu açısından örneğin cezaevindeki kişi sayısını tutmak kolay ancak adll kontrolü takip etmek zor, bu nedenle tutuklamanın yarattığı prestij kaybı bakımından da tercih ediliyor."

Eski Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Ceren Kalay Eken, adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasına dair eleştirilere rağmen tutuklama yerine geçebilecek alternatiflerin önemini vurguluyor:

"Hamile, bebekli, evden çalışan, evden eğitimine devam edebilecek gençler için ev hapsi gibi tutuklamaya ikame tedbirlerin varlığı önemli."

Avukat Elif Ergin ise özellikle gazetecilerin bu tedbirlerden muzdarip olduğunu vurguluyor.

Ergin, Eylül 2024-Eylül 2025 arasındaki bir yıllık süreçte en az 67 gazeteci hakkında bu tedbirlerin uygulandığını kaydediyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor:

"Türkiye'deki uygulamasına baktığımız zaman adeta gazetecilik faaliyetinin adli kontrol altına alınması gibi bir sonuçla karşı karşıyayız.

"Yolu bir şekilde savcılıktan geçen gazetecilerin çoğu hakkında adli kontrol kararlarına hükmediliyor."

Ergin, adli kontrol kararlarının uzun süreli uygulanmasının bir süre sonra "tedbir amacını aşarak peşinen cezalandırmaya dönüştüğünü" söylüyor.